XI. Yüzyılda Suriye 'de ortaya çıkan bu akımın adını kurucularından Ebu Abdullah Muhammet bin İsmail Anustegin ed-Derezi ' den aldığı ileri sürülmektedir. Kimi araştırmacılar Dürziliği İslam 'ın Batini akımları arasında saymalarına karşın, Sünni şeriatıyla olduğu kadar Şii-Batini anlayış ile da çatışan tarafları vardır
Dürziliğin Kökeni
Dürziler 'in irk olarak kökenleri konusu tartışmalıdır ve bir hayli farklı köken kuramları ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre Dürziler 'in kökeni Hititler 'e veya Galatlar 'a kadar geri götürülür. Bazı araştırmacılar, eski Iran kavimlerinden Persler 'in ve Medler 'in inançları olan Mazdeizm ile Dürzilik arasındaki benzerlikleri kanıt sayarak, Dürziler 'in bu kavimlerin soyundan geldiklerini ileri sürerler. Kimi etnograflar ise Dürziler 'in Asurlular tarafından sürgün edilmiş barbar bir kavmin devamı olduklarını savunurlar.
Dürziler 'in kökeni hakkında bir başka görüş, bunları Fenikeliler ile ve özellikle Eski Ahit 'te I. Krallar 5:6 'da sözü edilen ve Süleyman Tapınağı 'nın yapımı esnasında Lübnan dağlarından kereste sağlamayı başaran Sayda'li isçilere bağlamaktadır. Uzun seneler boyunca Lübnan 'da yasamış olan Haskett-Smith, “The Druses of Syria” (Suriye Dürzileri) adlı yapıtında: “Dürziler, kendilerinin Süleyman Tapınağı 'nı yapanların torunları olduklarını ileri sürüyorlar; oysa Eski Ahit ve Yahudi tarihi hakkında bilgileri pek sınırlı” diye belirtmektedir.
Dürziler, kendilerini Arap ırkından sayarlar. Dürzilerin kökeni konusunda en çok yandaş toplamış olan görüş, Dürziler 'in Yemen 'deki Süryani kökenli Araplar oldukları şeklindedir. Bu görüşe göre Dürziler, çok büyük bir sel felaketinden sonra Yemen 'den ayrılarak kuzeye göç ettiler. İslam 'ın yayılması sırasında bu yeni dini benimseyerek, Lübnan 'ın dağlık yörelerini yurt edindiler.
Dürziler 'in kökeni hakkında Batı 'da geliştirilmiş olan bir söylenceye göre Dürziler, Haçlı Seferleri sırasında Lübnan dağlarına yerleşmiş olan Dreux Kontu ve adamlarının soyundan gelmektedirler. Bu topluluğun torunları kendi dil ve dinlerini bütünüyle yitirmişlerdir. Dürzi sözcüğünün kökeni de Dreux 'den türemiştir.
Söylenceye göre, XII. Yüzyılda yörede kalıp, memleketlerine dönemeyen bu Haçlılar, Müslümanların baskısı karşısında Comte de Dreux 'nün komutası altında dağlara çekilmişler ve yerliler ile evlenerek değişik bir topluluk oluşturmayı başarmışlardır. XVII. Yüzyılda bu söylence daha da geliştirilmiş ve Dürziler 'in başında bulunan Emir II. Fahreddin 'in Lorraine hanedanı ile kan bağı bulunduğu ve bu yöntem ile ilk Kudüs Haçlı Kralına bağlandığı ortaya atılmıştır. Fahreddin 'in 1613-1618 senelerı arasında Floransa ve Paris 'te kaldığı, hem Medici hanedanı hem de Fransa Kralı XIII. Louis ile Osmanlı 'lara karşı ittifak kurmuş olduğu bilinmektedir.
Dürziliğin inançsal kökeni Mısır 'daki Fatimi devletine dayanmaktadır. Araştırmacılar Dürziliğin tarih sahnesine çıkışını, Fatimi halifesi Hakım Biemrillah 'in kendinin Tanrı olduğunu ileri sürdüğü 1017 yılı olarak kabul ederler. Bu yıl Dürzilerce takvim başlangıcı biçimde değerlendirilir. Hakım 'in veziri olan Hamza bin Ali, Hakım 'ın Tanrılığına dayanan bu yeni inancı yaymak görevini üstlenir ve Hakım 'in imamlığını ve Tanrılığını savunan iki risale kaleme alır. Bu risalelerde Allah 'ın yedi imama hulul ederek insan biçimine büründüğünü, Hakım 'in özünde Allah 'ı bulunduran son imam olduğunu iddia eder. Hamza, Hakım 'in Tanrılığının beraberinde, kendinin de peygamber olduğunu ortaya atar. Hamza bu yeni inançları yayması amacı ile Anustegin ed-Derezi 'yi Suriye 'ye gönderir.
Anustegin, Suriye ve dolayında yapmış olduğu propagandalarda bir hayli başarılı olur. öte taraftan 1020 senesinde Hamza, Kahire 'de bir camide inançlarını açıkça duyurur ve bunun sonrasında Hamza karşıtı çok büyük bir ayaklanma baslar. Hamza, bir süre Hakım tarafından korunur ve sonra ortadan yok olur. Halife Hakım ise, giderek genişleyen ayaklanma karşısında özellikle Fustat kentine karşı müthiş bir intikam hareketine girişir. Ne var ki tam bu esnada halife Hakım de 23 Şubat 1021 gecesi esrarengiz biçimde ortadan kaybolur. Hakım ve Hamza 'nın yandaşları Mısır 'ı terk etmek ve Suriye 'de Anustegin ed-Derezi tarafından oluşturulan topluluklara katılmak mecburiyetinde kalırlar.
Zamanla güçlenen Dürziler, Haçlı Seferleri sırasında İsmaililer ile birleşerek İslam ordularına karşı Hıristiyanların yanında yer alırlar. Ancak bu dönemde o yörede yasayan İsmaililer ile Dürziler arasındaki ilişkiler hakkında açık bir fikir edinmek mümkün değildir. Bir çok araştırmacı bu iki mezhebi birbirine karıştırmıştır. Kesin olarak bilinen her iki mezhebin de Haçlı Seferlerinin sonuna kadar Hıristiyanların müttefiki olarak kaldıklarıdır.
Haçlı Seferlerinden sonra yörede varlıklarını sürdüren Dürziler, Kaysiler ve Yemanilerdiye iki kola ayrıldılar. Yemaniler Mercidabık savaşında (1516) Osmanlılar 'ın yanında yeraldı. Daha sonraki senelerde sık sık çıkardıkları ayaklanmalar ve kargaşalıklarla Osmanlı İmparatorluğundaki sorunlu topluluklardan biri olma özelliklerini sürdürdüler.
Birinci Dünya Savaşı sırasında diğer Arap kabileleri gibi Osmanlı 'lara karşı harekete geçtiler ve Fransız işgali sonucu (1918) Osmanlı yönetiminden ayrıldılar. Fransızlar Dürziler 'in yasadıkları yörede özerk “Cebel-i Dürz Emirliği”ni kurdular (1921). Dürzi Emirliği 1936 senesinde kaldırıldı ve Dürziler 'in bir bölümü Suriye 'ye bir bölümü Lübnan 'a bağlandı.
Dürziliğin İnaçları
Dürziliğin inançsal temeli Hamza bin Ali tarafından oluşturulmuştur ve dört temel ilkeye (farz) dayanır.
1.Hakım'ı Allah Bilmek
Hakım, hem Allah hem de insandır (Lahut-Nasut). Bu iki nitelik birbirinden ayrılmayacak ölçüde içiçe geçmiştir. Allah 'ın tüm isleri anlamlı ve bilgecedir. İnsan akli O 'nu ve islerini kavrayıp tanımlayamaz. Allah, pek çok kez insan şeklinde zuhur etmiştir; en son olarak Hakım şeklinde kendini göstermiştir. Kötülükler ve bozukluklar ortadan kalktığında gizlendiği yerden bir kez daha ortaya çıkacak, Dürzileri ödüllendirip inançsızları cezalandıracaktır
2.Emri Bilmek
“Kaim al-Zaman” olarak da adlandırılan emir, Hamza bin Ali 'nin kendisidir. Hamza, Allah 'ın ilk yarattığı, ilk cevheridir. Evren ve tüm diğer varlıklar ondan yaratılmıştır; bu sebeple Hamza, yaratıkların en onurlusu ve Allah 'ın elçisidir. Dünya ve Ahret islerini yöneten, ceza ve ödül veren odur. Allah 'ın öz nurundan yaratıldığı için, imamların imamı olup, kıyamet gününde sevap ve ikab onun eliyle yapılacaktır. Yer, içer, el ile tutulur. Babası ve anası vardır. Karısı ve çocukları yoktur. O, nedenlerin sebebi ve tümel akildir(Akl-i Külli).
3.Hududu Bilmek
Tanrısal emirleri öğreten ve yayanlara “Hudud” denir. Hudud 'un başi Hamza ' dir ve onunla beraber sayilari beşe ulaşir. Bunlara “Vezir” de denilir. Hamza ' dan sonra gelen dört hudud yaratıkların en onurlularıdır, evlenmedikleri gibi her çeşit günahtan uzaktırlar. Bunlar dışında hudud sayılan üç grup daha vardır: “Dai”ler, “Mezun”lar ve “Mukassir”ler.
Dinin önderleri diye adlandırılan “hudud” esasında beş Tanrısal ilkeyi temsil etmektedir. Beş Dürzi önderin de kişiliklendirilen bu beş ilkeden ilki erkek ilke olan Evrensel Akil 'dir ve Tanrı 'nın ilk yarattığı varlık olan Hamza bin Ali tarafından temsil edilir. İsmail bin Muhammed tarafından kisiliklendirilen ikincisi Evrensel Ruh 'tur (Nefs) ve dişi ilkedir. Bunlarin ikisinden, Muhammet bin Vehb 'te kişiliklenen, Söz (Logos) türemiştir. Söz ve Evrensel Rus 'tan üreyen ve Selame bin Abdullah 'da kişilik kazanan dördüncüsü ise Sag Kanat (el-Cenahu 'l-Eymen) veya Yöntem 'dir. Sağ Kanat 'tan ayni biçimde üreyen ve Bahaeddin Muktena 'da kişiliklenen Sol Kanat (el-Cenahu 'l-Yesar) veya İzleyen besincileridir. Bunlar, ayni on sefirotun Kabalacılardın gizem ağacını oluşturması gibi, Dürziliğin dinsel hiyerarşisini oluştururlar. Büyük olasılıkla Dürziler bu kavramları Kabalacılar 'dan almışlardır.
Dürzilerin kutsal simgesi Beş köseli bir yildizdir. Bu yildizin her bir kösesi ayri renkte olup, Beş hududu ve onlarin niteliklerini temsil eder:
Yeşil : Gerçeğin anlaşılması ve kavranması için gereken “Akıl” dir. Allah 'ın iradesini temsil eder.
Kırmızı : “Nefs”dır ve varlığın sınırlarını belirler. Akla yardımcıdır.
Sarı : Gerçeğin en yalın ifadesi olan “Söz”dür. İlk ikisine yardımcı olmaktadır.
Mavi : “as-Sabik”tir. İradenin düşünsel gücünü temsil eder. Söz 'e yardımcı olmak ve onu her çeşit kötülükten koruyarak, evreni uyum ve düzen içinde tutmak üzere yaratılmıştır.
Beyaz: “al-Tali”dir. Mavi 'nin gerçekleşmesi ve gücün maddeleşmesidir.
4. Vasiyetlere Uymak
Bazı ahlak kurallarından oluşan ve “Hasil” da denilen vasiyetlere uyulması zorunludur. Bu kurallar:
Doğru sözlü olmak (Sidk al-Lisan).
Kardeşlik, mezhep üyelerini koruma (Hifz al-İhvan).
Önceki tüm ibadetlerin ve dinsel inançların terk edilmesi.
İblis 'ten ve tüm kötülerden uzak durmak.
Hakım 'ın tek Tanrı olduğuna inanmak (Tevhid al-Hakım).
Hakım 'ın buyruk ve eylemlerine boyun eğmek.
Hakım 'ın iradesine teslim olmak.
Öğretileri su şekilde özetlenebilir: Yalnızca tek bir Tanrı vardır. O, bilinmez ve bilinemez, tahayyül edilemez. Yalnızca O 'nun varlığını, varolduğunu doğrulayabilir veya bilebiliriz. Tanrı insan şeklinde dokuz kez görünmüştür. Bunlar, bedenlenme (incarnation) şeklinde değildir, zira Tanrı bir bedene gerek duymaz, bu belirmeler daha çok bir insanin giysi giymesi gibi Tanrı 'nın beden giymesi tarzında olmuştur.
Dürziler ' de bilgeliğe sadece belirli bir dinsel eğitimi tamamlamış olan seçkin kişilerce ulasılır; bunlara “akıllılar” manasına gelen “Ukkal” denir. Bunlar başlarina beyaz sarik sararlar ve kendi aralarinda özel toplantilar düzenlerler. Dürzilikte “Ukkal”in uygulamakta oldugu dokuz dereceli bir hiyerarşik yapilanma bulunmaktadir. Inisiyasyonun ilk yilinda deneme süresini tamamlayan aday asil üyelige kabul edilebilir. Çiraklik devresini tamamlayan Dürzi 'nin ancak ikinci yilda inancinin simgesi olan beyaz sarik takmasina izin verilir ve mezhebin tüm gizem merasimlerine katilmaya hak kazanir.
Çoğunluğu oluşturan diğerleri Dürzi inançlarının sadece sınırlı bir bölümünü bilirler ve bunlara da “cahiller” manasına gelen “Cuhhal” denilir. Bunlar ancak herkese açık ibadet yerlerinde buluşurlar. Böylelikle iki katlı bir inançsal yapıya sahip olan Dürzilik, kendisine özgü bir ezoterik yapı ortaya koymaktadır. Bu tür iki katli inançsal binaların özellikle Manicilik, Bogomiller, Paflikyanlar ve Bati 'da Katharlar 'da bulunduğu bilinmektedir.
Dürzilerin inançsal ilkelerinin sadece bir tür inisiyasyondan geçmiş kendi mezhep üyelerine açıklanan gizler olması sebebiyle, inanç ve öğretileri eksiksiz olarak bilinmemekle birlikte Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet karışımı bir ulaşımcı sentez gibi değerlendirilmektedir.
Tapınmaları gizli olduğundan törenleri hakkında güvenilir bilgilere sahip değiliz. Yüksek ağaçlıklar arasında veveyağların tepelerinde gizlenmiş kutsal binalarında hemen hiç süsleme yoktur. Belirli bir ritüelleri ve okudukları bir duaları da yoktur, ama törenler sırasında ilahiler söyler ve kutsal kitapları okurlar.
Son olarak, sanki gizli bir örgüte benzerliklerini tamamlamak için, Dürziler 'in birbirlerini tanıyabilmek amacı ile benimsedikleri işaret ve şifreler olduğunu ve bunların karşılıklı yönde alınıp verilmemesi halinde gizemlerine dair tek sözcük etmedikleri bilinmektedir.
Günümüzde Dürzilik
Dürziler bugün Lübnan, Suriye, İsrail ve Ürdün 'de dağınık topluluklar şeklinde yasamaktadırlar. En ağırlıklı olarak yasadıkları bölge Lübnan 'ın dağlık yöreleridir. Dürziler uzun senelerden beri Lübnan dağının güneyi ile Anti-Lübnan dağlarının batisi arasında kalan; kuzeyde Beyrut 'tan güneyde Sur 'a ve Akdeniz kıyılarından Şam 'a kadar uzanan bölgede oturmaktadırlar. Ayrıca az sayıda da olsa Avrupa, Amerika ve hatta Avustralya 'da da Dürzi toplulukları bulunur. Dünya üstünde toplam sayılarının yaklaşık 350.000 kadar olduğu zannedilmektedir.
Müslümanlar, Dürzileri Müslüman olarak görmezler. Oysa Dürziler kendilerini Müslüman olarak, hatta Müslümanların en doğru inançlısı şeklinde değerlendirirler. Kendilerini “Muvahhidin” (Tanrı 'nın birliğine inananlar) olarak adlandırırlar.