16. Yüzyılda Edebiyat-Sanat
16. Yüzyılda başta İstanbul dahil olmak üzere Osmanlı ülkesinin önemli şehirlerinde kültür, sanat ve edebiyat faaliyetlerinin yoğun şekilde gerçekleştiği görülmektedir. Siyasî ve askerî anlamda kazanılan başarılarla sağlanan istikrar ortamı yanında, başta padişahlar dahil olmak üzere devlet adamlarının sanat ve edebiyat alanındaki çalışmaları teşvik etmeleri ve desteklemeleri, bu alandaki ürünlerin sayısında büyük artışlar sağlamıştır.Dahası başta Yavuz Sultan Selim, Kanunî Sultan Süleyman ve Üçüncü Murad dahil olmak üzere yüzyılın padişahları ve devlet adamları da şiirle bizzat meşgul olmuşlar; şiir sohbetleri düzenlemişlerdir.
16. Yüzyılın edebî ve sanatsal faaliyetler bakımından oldukça zengin ve yoğun olmasında devletin sağlamış olduğu imkânlar yanında, sanatçılara ve edebiyatçılara gösterdiği teveccühün (rağbet ve destek) de büyük payı vardır.
16. Yüzyılda tıpkı siyasî ve askerî alanda olduğu gibi şiir, edebiyat ve sanat alanlarında da Osmanlı ülkesi, en parlak dönemini yaşamıştır. Fuzûlî ve Bâkî gibi klâsik Türk şiirinin iki zirve ismi bu yüzyılda yetişmiş; Zâtî, Nev‘î, Taşlıcalı Yahyâ Bey, Lâmi‘î, Gelibolulu Âlî, Kemal Paşazâde (İbni Kemâl) gibi Türk edebiyatının en büyük isimlerinin birçoğu da bu dönemde yaşamıştır. Türk mimarisinin âbide ismi Mimar Sinan gibi büyük sanatçıların da yaşadığı bu dönem, bir bakıma Türk şiiri ve sanatı açısından gerçek anlamı ile klâsik bir nitelik taşımaktadır.
Padişahların ve diğer devlet yöneticilerinin teşvikleriyle İstanbul’da ve diğer önemli merkezlerde oluşturulan elverişli ortam, doğudan ve batıdan pek çok din ve ilim adamının, şairin, yazarın, hattatın, mimarın, nakkaşın, müzehhibin, musikişinasın Osmanlı ülkesine yönelmesini sağlamıştır. 15. Yüzyılda Fatih ve Bâyezîd zamanlarında hızlandırılmış olan bu süreç, 16. Yüzyılda İstanbul’u ve Osmanlı’nın pek çok şehrini kültürel ve sanatsal faaliyetlerin merkezi haline getirmiştir.
16. Yüzyılda edebiyat ve sanat faaliyetleri dört önemli muhitte (çevrede) yürütülmüştür. Bunlardan biri padişahların, biri şehzâdelerin, birisi devlet büyüklerinin, birisi de paşa ve beylerin çevresinde oluşturulmuştur. Padişahların sarayları çevresinde oluşturulmuş edebî ve kültürel çevrenin merkezi doğal olarak İstanbul’dur.
Şehzâdelerin saraylarında oluşturulan muhit (çevre) ise şehzâde sancağı olan merkezlerdedir. Bu anlamda dikkati çeken merkezler; Edirne, Konya, Amasya, Manisa, Trabzon ve Kütahya’dır. Bu arada Bağdad, Kahire, Üsküp, Bağdat, Şam, Bosna, Sofya, Belgrad, Prizren, Yenice Vardar, Priştine gibi şehirler de unutulmamalıdır. Sadrazam, vezir, kazasker gibi devlet büyüklerinin çevresinde oluşturulan muhitin! Merkezi de doğal olarak görevli bulundukları İstanbul olmuş; şehzâdelerin çevresindeki paşa ve beylerin oluşturdukları muhit de yine görevli oldukları yerlerde gelişmiştir.
-Alinti-