Her Müslümanın Sadaka Vermesi Gerekir

Ebû Mûsâ (el-Eş’arî) radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem (bir keresinde):

- “Sadaka vermek her Müslümanın görevidir” buyurdu.

- Sadaka verecek bir şey bulamazsa? dediler.

- “Amelelik yapar, hem kendisine faydalı olur, hem de tasadduk eder” buyurdu.

- Buna gücü yetmez (veya iş bulamaz) ise? dediler.

- “Darda kalana, ihtiyaç sahibine yardım eder” buyurdu.

- Buna da gücü yetmezse? dediler.

- “İyilik yapmayı tavsiye eder” buyurdu.

- Bunu da yapamazsa? dediler.

- “Kötülük yapmaktan uzak durur. Bu da onun için sadakadır” buyurdu. (Buhârî, Zekât 30, Edeb 33; Müslim, Zekât 55)

HER MÜSLÜMANIN SADAKA VERMESİ ŞARTTIR
“Her Müslümanın sadaka vermesi şarttır” anlamına da gelen ilk cümle, konuya ait temel prensibi ortaya koymaktadır. Sonraki soru ve cevapları dikkate aldığımızda bu cümleyi, “Her Müslümanın verebileceği bir sadaka, yapabileceği bir iyilik ve hayır türü mutlaka vardır” şeklinde anlamamız mümkün olmaktadır. Bu da hayır ve iyilik yollarının, herkesin durumuna uygun düşecek ölçüde çok olduğunu göstermektedir. Nevevî merhum, herhalde bu sonucu vurgulamak için konuyu bu hadîs-i şerîf ile bitirmiş olmalıdır. Böyle bir bitiriş gerçekten pek güzel düşmüştür.

Hadisin buradaki metninde görülen kâle kelimeleri, Buhârî’de kâlû (dediler) şeklindedir. Biz de tercümeyi Buhârî”deki şekli dikkate alarak yaptık. Aslında hadisin Müslim’deki metninde de “kâle kîle lehû (Ebû Mûsâ dedi ki, ona denildi ki...) kelimeleri bulunmaktadır. Burada ise sadece “kâle” kelimelerine yer verilmiş.

“Amelelik etmek”, gündelikle çalışmak, günü birlik kazanıp bir kısmı ile kendisinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak bir kısmını da sadaka vermek, sadaka verecek hazır parası olmayanlara tavsiye edilen ilk yoldur.

İşçilik yapamayan veya yapacak iş bulamayanlar için de, darda kalmış, bunalmış, güçsüz, zavallı, yaşlı, mağdur ve mazlumlara durumlarına göre yardımcı olma yolu vardır. Yükünü taşıyamayan kimseye yardım etmekten tutun da, gideceği adresi bilemeyen birine yol göstermeye varıncaya kadar sıkıntı içindeki insanlara sözle veya fiilen yardım etmek de tam bir sadakadır.

Fiilen iyilik yapmak, sadaka verme imkânı bulamayanlar için dinin meşrû ve güzel gördüğü şeyleri tavsiye etmek bunu da yapamayan için “kimseye kötülük yapmamak” suretiyle iyilikte bulunma yolları açıktır.

“İyilik yapamayanın, hiç değilse kötülük yapmaması”nı da başlı başına bir “sadaka” kabul eden dinimizin değerini anlamamız ve bundan dolayı yüce Rabbimiz’e hamdetmemiz gerekmektedir. Bir ârifin şu sözü ne kadar mânalıdır: “Eski Müslümanlar, düşmanlarına bile iyilik ederlerdi. Siz bunu yapamazsanız, bâri dostlarınıza kötülük etmeyin!” İyiliği hiç olmazsa bu noktada yakalamak gerek... Nitekim bu konunun ilk hadisinde de “insanlara zarar vermemek” iyilik olarak belirtilmiştir (bk. hadis no: 118).

HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ
1. Gücü yetenlerin sadaka vermesi öteki hayırlardan önde gelir.

2. Hadiste zikredilenleri, buradaki sırayla yapmak şart değildir. Bunlardan herhangi birini yapmaya gücü yeten onu bırakıp ötekini yapabilir.

3. Helâlinden mal kazanmak güzel bir iştir. Kişiyi başkalarına yardım etme imkânına kavuşturur.

4. Yardım ederken önce insanın kendisi, sonra yakınları daha sonra diğer insanlar gözetilmelidir.

5. Allah Teâlâ, kullarına yardım edenlere yardımcı olur.

6. “Sadaka” kötülükten sakınmayı da kapsayan pek geniş bir iyilik ve hayır kavramıdır.

7. Başkalarına iyilik yapan, sonuçta kendisine iyilik yapmış olur. Zira sadaka Cehenneme karşı en güvenli sığınaktır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları
 
Üst
Alt